Ekonomideki tıkanmışlık için yeni bir makro hikâye şart

Ekonomideki tıkanmışlık için yeni bir makro hikâye şart

Deloitte’un Ekonomik Görünüm Raporu’na göre ilk çeyrek büyüme oranı her ne kadar beklentilerin üzerinde olsa da zayıf görünüm hala sürüyor. 2015 yılının % 2,5 büyüme ile tamamlanması, enflasyonun yine hedefin belirgin üzerinde kalması, cari açığın ise GSYH’ye oranla görece yüksek seyrini koruması bekleniyor.

Deloitte Türkiye Ekonomi Danışmanı Dr. Murat Üçer tarafından hazırlanan “Ekonomik Görünüm: Soru ve cevaplarla dünya ve Türkiye ekonomisi” raporu yayımlandı. Rapora göre, Türkiye seçim sonrası belirsizlik ortamını beklenildiği kadar olumsuz karşılamadı. Öte yandan zayıf büyüme ve kırılganlıklar ile FED’in kademeli bir şekilde de olsa parasal normalleşmeye gitmesi, bir an önce uyumlu bir koalisyonun -ve bu bağlamda güvenilir bir ekonomi kadrosunun- ortaya çıkmasını gerektiriyor.

Deloitte Türkiye CEO’su Hüseyin Gürer, rapora ilişkin yaptığı açıklamada; belirsizliklerin uzun zamandır olmadığı kadar arttığına dikkat çekti ve “bütün bu gelişmeler doğal olarak önümüzü görmeyi hiç olmadığı kadar zorlaştırıyor” dedi.

Global ekonomide büyümenin tatmin edici bir güçte olmasa da devam ettiğini belirten Gürer’e göre, bu bağlamda Yunanistan, Fed ve Çin en yakından izlenmesi gereken riskler arasında.

Gürer, Türkiye tarafına dair ise “üretkenliğe odaklanmak ve ülke olarak yeni bir reform seferberliği başlatmak elzem olmakla birlikte, bunun hayata geçirilmesi kısa vadede -bulunduğumuz konjonktür gereğince- zor gözüküyor. Bütün bunların sonucunda, en azından yeni bir hikâye ve oyun planı ortaya çıkana kadar, bir müddet daha oynaklığın sürmesi oldukça olası, hesapların buna göre yapılması gerekiyor” dedi.

2015’te yüzde 2,5 büyüme

İlk çeyrekte % 2,3’lük büyüme oranının değerlendirildiği raporda, bunun en büyük sebebinin, beklentinin üzerinde gelen özel tüketim harcamaları olduğu belirtiliyor. Her ne kadar beklentilerin üzerinde bir rakam yakalanmış olsa da büyümenin hem düzey hem de kompozisyondaki görece zayıflığı sürüyor. Deloitte’un, 2015 yılı büyüme beklentisi ise % 2,5 civarında, riskler ise aşağı yönlü…

Kapsamlı bir makroekonomi politikası şart

Raporda, ekonomi açısından şu an bulunduğumuz noktada en önemli ihtiyacın, kapsamlı bir makroekonomi politikası olduğu belirtiliyor. Ayrıca bu politikada, kısa vadede kırılganlıklara, orta vadede ise üretkenlik artışlarına yönelik reformlara odaklanılması gerektiği vurgulanıyor.

Enflasyondaki dönemsel düşüş kalıcı olmayacak

Yılbaşındaki iyimser enflasyon beklentilerine rağmen, gıda fiyatları ve kurdaki değer kaybı, beklentilerin aksine enflasyonda belirgin bir artışı beraberinde getirdi. Nisan dönemi sonrası gıda enflasyonunun azalmaya başlaması ve Türk Lirası’nın göreli istikrarı, enflasyondaki genel düşüşün önümüzdeki aylarda da devam edebileceğine işaret ediyor. Fakat rapora göre, arz talep dengesizliği ve beklentilerdeki katılık sebebiyle ileride yeniden yukarı yönlü bir seyir görmek de kaçınılmaz olacaktır…

Piyasalarda ciddi bir çalkantı, önemli bir satış, kurda sert bir hareket olmaz ise Merkez Bankası’nın, para politikası duruşunda en azından kısa vadede pek bir değişiklik yapması beklenmiyor. Bunun yanı sıra, enflasyonun gerçek görünümü ve dış finansman/kur tarafındaki tablo, faiz indirimine geçit vermediği gibi büyüme tarafındaki zayıf görünüm de, mecbur kalmadıkça, faiz artırımına el vermiyor.

Kredi notunda şimdilik indirim yok

Rapora göre, TCMB üzerinde baskıların tekrar artması ve zamansız bir faiz indirimi gibi ekonomide çok büyük bir çalkantı yaşanmaz ve bariz iktisat politikası hataları yapılmaz ise kredi notunda bir indirim beklenmemeli deniyor.

Global’de dört temel risk ve belirsizlik izlenmeli

Raporda, önümüzdeki dönemde Türkiye’nin yakından izlemesi gereken şu dört temel riskten söz ediliyor:

  1. Yunanistan borç krizi

  2. ABD Merkez Bankası’nın faiz hareketlerinin zamanlaması ve derinliği

  3. Çin’de ekonomik dönüşüm süreci ve piyasaların buna vereceği tepki

  4. Tahvil piyasalarında tekrarlanabilecek sert dalgalanmalar

Yunanistan ve Çin ile direkt ticaret ve kredi-finansman ilişkimiz çok güçlü değil; dolayısıyla buradan gelecek etkilerin sınırlı olacağı öngörülen raporda, ABD Merkez Bankası’nın faiz hareketleri ise Türkiye için en önemli risk başlığı niteliğinde. Zira olası artırımların başladığı dönemde bundan en çok etkilenecek ülkelerin başında Türkiye yer alıyor.

Deloitte’un “Ekonomik Görünüm: Soru ve cevaplarla dünya ve Türkiye ekonomisi” raporuna buradan ulaşabilirsiniz.