Aromsa Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yasa: “Umarım 2021 yılı, 2020’yi aratmaz”

Aromsa Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yasa, gıda sektörünün 2020 yılını değerlendirdi ve 2021 yılı öngörülerini paylaştı.

-Sayın Yasa, bitmekte olan 2020 yılına koronavirüs pandemisi adeta damgasını vurdu. Bu dönem, iş dünyasını da derinden etkiledi. Aromsa olarak, 2020’yi nasıl geçirdiniz? Pandeminin etkilerini anlatabilir misiniz?

2020 yılına seyahat ve müşteri ziyaretleri ile fırtına gibi girdik. Satışlarımızda 2019 yılına göre tonaj olarak çift rakamlı artış gösteriyordu. Fakat 11 Mart sabahı yurtdışından İstanbul’ a dönen uçaktan indiğimde Türkiye’de o zamana kadar, bizim genlerimize korona morona virüsü tesir etmez safsatalarının farkına varıldığının, işin ciddi olduğunun ve çalışma tempomuzu düşürmemiz gereken günlerle karşı karşıya olduğumuz gerçeğinin farkına vardım.
Tempomuzda yapmamız gereken değişiklik ne olmalı idi, arkadaşlar ile toplanıp bu yeni dönem için bir strateji “Bilinmezi öngörmek”i belirledik.

a) Her şeyden önce çalışanlarımızın sağlığı önemli idi (çalışanlarımız 1/3 oranında evden çalışmaya başladı, servis sayılarımızı iki misline çıkardık, sosyal alanlarda fiziksel mesafeleri artırdık vb.). Bu süre içinde üretim, kalite kontrol Ar-Ge ve uygulama bölümlerimiz ile tam kapasite çalışıp iş ortaklarımızın hep yanında olduk ve onları destekledik.

Tüm arkadaşlarımın, yaşımdan dolayı, itirazına rağmen ben de her sabah mesai saatinde tüm fabrikalarımızı gezerek çalışan arkadaşlarıma örnek olmaya çalıştım ve bu süre zarfında aralıksız gelen arkadaşlarımızı mükafatlandırdık.

Eylül ayında, bahsetmiş olduğum bu tedbirleri, BRC’den “Managing Food Safety During Covid-19 Guidance” göre denetim alarak ve başarı ile tamamlayarak teyit etmiş olduk. Sertifikasyon kurumundan bu denetimi dünyada ilk geçiren gıda firması olduğumuz bilgisini ayrıca aldık.

b) Yukarıda saydığım çalışanlarımızın ve iş ortaklarımızın çıkarlarını korumak adına aldığımız tedbirler yanında, bilgi işlem ağımızı mükemmelleştirdik. Tüm yurt içi ve yurt dışı müşteri temaslarını, trend sunumları ve numune tadımlarını düzenli olarak sanal ortamda online olarak gerçekleştirdik.

2007 yılından beri, ülkenin ekonomik durumunun er veya geç sıkıntıya düşeceğini öngördüğümüz için tüm hammadde alımlarımızı zaten peşin ödemeye çevirmiştik, ilave olarak spekülasyona bağlı hammadde artışlarından etkilenmemek için dünya borsalarını çok yakından takip ettik ve stoklarımızı, ekonomileri normal olan ülke sanayicilerinin pek kavrayamayacakları şekilde, devamlı yüksek tuttuk. Tamamen öz kaynaklarımızla başlatmış olduğumuz iç ve dış yatırımlarımızı hızlandırıp zamanından önce devreye aldık.

Pandeminin yanında bir de ihracat yaptığımız ülkelerin Türk mallarına uyguladıkları boykottan dolayı, Almanya fabrikamız tam kapasiteye ulaştığı için, fabrikamızın kapasitesini büyütme kararı aldık. Avrupa’daki yatırımlarımızı artırdık. Bu tedbirler sonucu tonaj olarak 2020 yılını son hafta olağanüstü bir değişiklik olmaz ise çift rakamlı bir büyüme ile kapatacağız.
2020 yılında gıda sanayisinde ayak üstü beslenme (fast food) sektörü hariç tüm alanlarda bir büyümeye; zincir marketler ve gıda sanayicileri arasında kalite geliştirilmesi yönünde çok olumlu yönde bir işbirliğine şahit olduk. 

-2021 yılına nasıl bakıyorsunuz? Hem firmanız, hem de sektörünüz açısından kapsamlı bir değerlendirme yapar mısınız?

Bu soruya cevap vermek, ilkine vermekten çok daha zor. Zira gıda sanayisinin başarılı bir yıl geçirebilmesinin bağlı olduğu parametreleri (değişkenler) öngörmek şu an için çok zor. Bizim Aromsa olarak izleyeceğimiz rotayı; 1974-1980, petrol fiyatlarındaki aşırı artış ve Türkiye’ye uygulanan ambargo sonucu yaşanan kriz, 1982 banker krizi, 1990 körfez krizi, 1994 kamu borçlarının Merkez Bankası tarafından finanse edilmemesi sonucu yaşanan hiperenflasyon krizi, 2001 aşırı faiz artışları ve yabancı paralara hücum sonucu oluşan kriz ve 2008 krizlerini yaşamış, bunlardan ders almış, ünlü Fransız yazar ve düşünürü Jean Paul Sartre (1905-1980)’ın “Yapılacak o kadar çok hata varken aynı hatada ısrar etmenin anlamı yok” sözlerinin uygulamaya geçirilmiş halini kendine kılavuz edinmiş birinin alacağı kararlar belirleyecektir. Bu açıdan hareketle, yıla çok tedbirli başlamak ve ne çalışanlarımıza ne de iş ortaklarımıza tutamayacağımız sözleri vermek istemiyorum. Zira yukarıda saydığım geçmiş krizlerin hepsinin bileşkesinden artı pandemiden etkilenmiş günlerle dolu bir yıl yaşayacağız. Ve umarım 2021 yılı bizlere 2020 yılını aratmaz.

Bu açıdan hareketle, 2021 için alacağımız kararlarda önceliğimiz, çalışanlarımızın ve iş ortaklarımızın gerek sağlık gerekse de ekonomik durumlarının etkilenmemesi veya en az şekilde etkilenmesine katkıda bulunacak şekilde olacaktır.

-Sayın Yasa, eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Yukarıdaki paragrafta bahsettiğim çıkmazdan gıda sanayinin çok yara almadan çıkmasının en önemli unsurlarından biri, başlıca hammadde girdisi olan tarımın, çiftçinin ve yerli üretimin desteklenmesi, sürdürülebilirlik ve doğaya saygı duymamızın gerekliliğinin farkına varmaya başlamamızdır.
Bir diğer konu da yerli üreticiden mal almama kompleksinden kurtulmamızdır.

Zira yabancı yatırımcı Türkiye‘ye salt para kazanma amacı ile gelmekte, ülke ekonomisine hiçbir katma değer ve teknolojik getiri sunmamaktadır.

Aşağıda bu konu ile ilgili olduğunu düşündüğüm 12 Aralık 2020 tarihli, Öztin Akgüç’ün Cumhuriyet Gazetesi’ndeki sütunundan aldığım bir paragrafı sizlerle paylaşmak istiyorum.

“Ekonomide yaygın yanılgılardan, kör inançlardan, saplantılardan biri de yabancı sermaye ile kalkınma, sorunları çözmektir. Dünyada dış borçlanma, yabancı sermaye yatırımı ile kalkınmış tek bir ülke örneği olmamasına karşın kör bir inatla, saplantı halinde dış kaynak arıyor, yabancı sermaye girişini özendirici önlemler alıyor, dış finans çevreleri tarafından yönlendiriliyoruz.

Dış kaynak, sermaye girişi, ilk aşamada finansal uyuşturucu etkisi yapmakta; döviz bollaşmakta, faizler düşmekte, fiyat artış hızı yavaşlamakta, ülke ürettiğinden fazlasını tüketmekte, tasarrufunu aşan yatırım yapmaktadır. Uyuşturucunun yıkıcı, bozucu etkisi umursanmadığından bağımlılık yaratmakta; bağımlılıktan kurtulma, iyileşme, sağaltım zor ve eziyetli olmaktadır.”

Yukarıda söylediklerimi pratiğe geçirecek unsur da kaliteli insandır. Kaliteli insan da ancak iyi bir öğretim ve eğitim almış olandır. Geçtiğimiz ay yapılan ve 2.400.000 sekizinci sınıf öğrencisinin katıldığı liselere giriş sınavında 399.000 öğrencinin temel matematik sorularından hiçbirine cevap verememesi, sanayinin gelecek yöneticilerinin kalitesi hakkında bize fikir verebilir.