Sunar’dan Türkiye’nin ilk sürdürülebilir ayçiçek tarımı

Bitkisel sıvı yağ üretiminin öncülerinden Sunar Grup şirketlerinden Elita Gıda, Türkiye’nin ilk sürdürülebilir ayçiçek tarımını Adana’nın Aladağ İlçesi’nde gerçekleştirdi.

Ekonomik ve tarımsal kalkınma açısından sürdürülebilir tarım modelinin stratejik olduğunu belirten Sunar Şirketler Grubu CEO’su Hasan A. Özkan; “Çukurova’ya mısır ziraatını kazandıran, yağlık ayçiçek üretimini destekleyen Sunar,  sürdürülebilir ayçiçek üretimi ile tarımsal potansiyelin gelişimine liderlik ediyor.”

2006 yılında kurulan Grubun sıvı yağ üretici firması Elita Gıda’nın bölgede ayçiçek ziraatının gelişimine katkıda bulunduğunu belirten CEO Özkan; “2 yıldır Adana’nın Aladağ İlçesi’nde gerçekleşen ‘sürdürülebilir ayçiçek tarımı’ ile ülkemiz yağlı tohum tarımına yeni bir boyut kazandırdık” dedi ve okuyucularımız için sorularımızı cevaplandırdı.

– Sayın Özkan, Sunar Şirketler Grubu ve faaliyet alanlarını kısaca anlatabilir misiniz? 

Tarımın duayeni olarak anılan Yüksek Ziraat Mühendisi Nuri Çomu tarafından 1970’lerin ilk yarısında çırçır ve çeltik alanında yaptığı yatırımlarla temelleri atılan Sunar Grup bünyesinde; Sunar Özlem, Sunar Mısır, Elita Gıda, NÇS Tarım ve Sunar Pazarlama şirketleri bulunuyor. Gıda, ambalaj, tekstil, kağıt, inşaat, kozmetik, boya ve ilaç gibi sektörler için ürün gamında 40’a yakın ürün bulunan Sunar Mısır, katma değerli ürünler ile ülke cari açığını kapatmaya yönelik önemli katkılarda bulunuyor.

Grup şirketlerinden Elita Gıda ise yağlı tohumun tarladan alınıp, son tüketiciye ulaşacak biçimde sıvı yağ olarak şişelenebildiği entegre tesise sahip. Kuruluşundan bugüne rafinasyon kapasitesini üç kat artıran Elita Gıda, İSO 500 listesindeki konumu ve ekonomi listelerindeki yükselişi ile dikkat çekiyor.

Ekmeklik un ve pastanelere yönelik lüks un grubu üretimini gerçekleştiren Sunar Özlem şirketimiz, bünyesindeki Sunar Yem fabrikası ile; büyükbaş ve küçükbaş hayvanlara yönelik toz, granül ve pelet formlarında hayvan sağlığını gözeten, besleyici özelliği ve performansı yüksek yemler üretiyor. Global GAP ve İyi Tarım Uygulamalarına sahip NÇS Tarım Bahçeleri’nde ise; taze meyve ve kuru meyve çeşitleri üretiliyor, nuribeyciftligi.com online satış sitesi vasıtasıyla ise ürünleri tüketiciyle buluşuyor.

-Yağ grubunuzdaki markaları tanıyabilir miyiz? Markaların portföyünde hangi ürünler yer alıyor? 

Perakendeye yönelik Sunar markamız ve ev dışı tüketime yönelik Sunar Profesyonel markamız ile mısır ve ayçiçek yağlarımız başta olmak üzere dönemsel olarak; aspir, soya, kanola ve çiğköfte yağları üretiyoruz. Tarladan sofraya gıda güvenliğine uygun olarak ürettiğimiz ürünlerimiz, hak ettiği ilgiyi fazlasıyla görüyor.

İncebelli ambalajı ile dikkat çeken, kalite ve performansı ile sofralara lezzet katan ürünlerimizin kalitesi yurtiçi ve yurtdışında pek çok sertifika ve ödülle tescillidir. Mısır ve ayçiçek yağlarımız ile merkezi Brüksel’de bulunan ITQI Uluslararası Lezzet ve Kalite Enstitüsü’nden  ‘Üstün Lezzet Ödülü’ alan sektörümüzde ilk firma olduk.

-Yeni ürün ve Ar-Ge çalışmalarınızla ilgili neler söyleyebilirsiniz?

Sektör standardının üzerinde olan Ar-Ge harcamalarını katlayarak büyütme hedefiyle sektörümüzdeki ilk Ar-Ge Merkezi’ni kurduk. Şirket olarak belirlediğimiz temel politika, Türkiye’de üretimi olmayan, dışa bağımlı olduğu öncü ve katma değerli yeni ürünler üreterek, ithalat kaynaklı cari açığın yerli üretimle kapanmasına katkı sağlamak. Bugüne dek ülkemizde ilkleri ürettik, bundan sonra da yüksek teknolojili ürünlere odaklanacağız.

– İhracatınız var mı? Varsa hangi ülkelere ihracat gerçekleştiriyorsunuz? 

Ürettiğimiz katma değeri yüksek ürünler sayesinde, kimisi alanında yaklaşık 100 yıllık birikime sahip ve dünya devi olarak nitelenen rakiplerimizle Uzakdoğu Asya’dan Amerika Kıtası’na kadar dünyanın çeşitli bölgelerindeki pazarlarda rekabet halindeyiz. Türkiye nişasta ihracatının % 50’sini aşan, mısır yağı ihracatında ise yüzde 50’leri bulan şirketlerimiz, Türkiye glikoz ihracatının ise yüzde 20’sini gerçekleştiriyor. Sunar markasının yurtdışında tanıtım faaliyetlerini ve pazar payını artırmak üzere Ekonomi Bakanlığı bünyesindeki Turquality-Marka teşvik programına, ciddi bir denetim sürecinin akabinde dâhil olduk.

-Sürdürülebilirliğe dair faaliyetlerinizden bahsedebilir misiniz?  

Sürdürülebilirlik politikasını gündeme alarak uyguladığımız ilk proje, 2012 yılında gerçekleştirilen “Doğuya Ayçiçeği Doğuyor” projesidir. Türkiye’nin en fazla ithal ettiği ürünler arasında yer alan, yağlı tohum ithalatının azaltılması hedefiyle geliştirilen proje kapsamında; öncesinde yaygın olarak yağlık ayçiçeği tarımı yapılmayan Muş’ta 2012 yılında, 2016 yılında ise Erzurum’da sözleşmeli tarım modeli ile çiftçilere alım garantisi verilerek ayçiçek ekimi konusunda çiftçi teşvik edildi. Milli ekonomiye katkı sağlayan bu projenin son etabı ise, Adana’nın Aladağ ilçesinde, Türkiye’nin ilk sürdürülebilir ayçiçek tarımı yapılarak taçlandırıldı. Kısa sürede önemli mesafeler kat edilen proje kapsamında çiftçinin bilgilendirilmesi ve ekim konusunda ikna edilmesi ile başlayan süreç, ayçiçeği ekimi, hasadı ve hatta hasat sonrası alıma kadar organize edildi. Şirketlerimizin sürdürülebilirlik programı olan ‘Sunar Aydınlık Gelecek’ dahilinde, 5 yıllık dönem için planlanmış projelerimiz ile ekonomi, toplum ve çevreye katkı sağlamaya devam ediyoruz.

– Sektörde yaşadığınız sorunlar var mı? Varsa çözüm önerileriniz nelerdir?

Ayçiçek tohumu ve yağında gümrük vergi oranlarının sıfırlanması veyahut düşürülmesi kararı sıklıkla gündeme geliyor. Bölgemizde yetişen ayçiçeğinin Temmuz-Ağustos döneminde hasadı yapıldı. Başta biz olmak üzere bölgedeki sanayi kuruluşları çiftçinin mahsulünün hemen hemen tamamını alarak yaklaşık 6 aylık bir hammadde stoku yaptı. Depolama ve stok maliyetini göz önünde bulundurunca 2.400 TL olan hammadde ton fiyatının maliyeti sanayiciye yaklaşık 2.800 TL’yi buldu. Oysa günümüz döviz kuru, vergi oranıyla dahi zarar eden sanayici, bugün sıklıkla gündeme getirilen ithalatta sıfır vergi kararı alınması halinde, yerli ayçiçek tohumu almayı bırakıp, ithal hammaddeye yönelecektir. Ülkemiz çiftçisi, mahsulünü satacak sanayici bulamayacaktır. Bunun en büyük zararını ise çiftçimiz yaşayacaktır. Bitkisel yağ sektörü, tamamen dışa bağımlı hale gelerek, cari açığın artmasına sebep olacak ve çiftçimizin yerli üretimi büyük zarar görecektir.

Sektörümüzün bu sıkıntıları bertaraf edebilmesi için ithal ayçiçek tohumu ve yağında gümrük vergi oranının bir an önce minimum % 23-27 arasına getirilmesi gerekmektedir.