80 yılda buğday çeşitliliğinin yüzde 76’sı kayboldu

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Halk Ekmek (İHE) ev sahipliğinde, yerel buğday ve tohumlarının sürdürülebilirliğine destek olmak adına “Yerel Tohumlar Farkındalık Semineri” gerçekleştirildi. Seminerde, 1930-2010 yılları arasında buğday yerel çeşitliliğinin yüzde 76’sının kaybolduğuna dikkat çekildi.

Büyükada’da gerçekleştirilen seminere İBB İstanbul Halk Ekmek Yönetim Kurulu Başkanı Özgen Nama, İBB iştiraklerinin yetkilileri, beslenme ve gıda mühendisliği bölümlerinin temsilcileri, akademisyenler, tarım ve gıda profesyonelleri, yerel buğday üreticileri, çiftçiler ve fırın şefleri katıldı. Seminerde konuşan uzman isimler yerel tohumun önemine ve sürdürülebilirliğine dikkat çekti.

“Ata tohumunu desteklemek bizim sorumluluğumuz”

Seminer öncesi konuşma yapan İBB Halk Ekmek Genel Müdürü Okan Gedik, İHE’nin 2024 yılı hedeflerinden bahsetti ve yerel tohum için yapılan çalışmaların önemine dikkat çekti. Okan Gedik, “Türkiye’nin en büyük ekmek üreticisi olarak; buğdayın biyoçeşitliliğini, coğrafyamızda sürdürülebilirliğini ve yetiştiricisine elimizden geldiği kadar destek veriyoruz. İstanbul ve çevre illerdeki tüm yerel buğday yetiştiricileri ve yetiştirdiği tüm ata tohumu çeşitlerini elimizden geldiği kadar desteklemek bizim sorumluluğumuzda” dedi.

“Türkiye’de buğday çeşitliliği azaldı

İHE Genel Müdürü Okan Gedik’in konuşmasının ardından, akademisyenler ve çiftçiler Türkiye’deki buğday çeşitliliğinden bahsederken, yerel tohumun korunmasını için neler yapılması gerektiğinin altını çizdi.

İlk olarak kürsüye çıkan Aksaray Üniversitesi’nden Prof. Dr. Alptekin Karagöz, “Türkiye’nin Buğday Bio-çeşitliliği ve Sürdürülebilirliği” konulu sunumunda yerel buğday çeşitliliğinin giderek azaldığından bahsederken; 1930-2010 yılları arasında buğday yerel çeşitliliğinin yüzde 76’sının kaybolduğunu açıkladı.

Tohum İzi Derneği’nden İlhan Koçulu ise “Buğdayın Doğu Anadolu Hikayesi” temalı konuşmasında kavılca, zerun gibi türlerin yaşatılması için tüm tüketicilerin de sağlıklı buğday türlerine talep göstermesi gerektiğinden bahsetti.

Çiftçi ve girişimci Mustafa Ülgen ise “Atalık Buğday Çiftçiliğinin Yöresel Lezzetler ve Yerel Ekonomideki Yeri” konulu konuşmasında; yerel buğdayların üretiminin sürdürülebilir kılınmasının zorluklarına ve yöresel çiftçiler ve tarla çalışanları için ekonomik zorluklarına işaret etti.

“Çölyakın nedeni glüten değil”

Son olarak sunum gerçekleştiren İstinye Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hamit Köksel, “Yöreselden Endüstriyel Üretime Türkiye’nin Tahıl Ürünleri” adlı konuşmasında buğdayların besin değerlerine dikkat çekti. Glüten hakkında kamuoyunda yanlış bilinen konulara da değinen Köksel, glütenin çölyak hastalığına neden olmadığını söyledi. Genetik yatkınlığı, alerjisi ya da glüten hassasiyeti olan kişilerin beslenmelerinden ilgili tahılları çıkararak önlem alması gerektiğini ifade etti. Son olarak Köksel, çölyak hastası veya glüten hassasiyeti olmayan kişilerin, korkudan glüten tüketmeme tercihlerinin sağlıksız beslenmeye yol açabileceğini belirtti.

Gerçekleştirilen seminerde şef Uğur Koyuncu’nun İstanbul Halk Ekmek Ar-Ge birimiyle ortaklaşa geliştirdiği yerel tohumlardan oluşan ekmekler tüm katılımcılara kör-test yöntemi ile denettirilip online anket sonuçlarıyla sunuldu.

En çok beğenilen buğday türüne ait ekmeklerin, İstanbul Halk Ekmek endüstriyel üretim becerilerine adapte edilmesi ve yöresel tohumlara destek için nihai ürüne dönüştürülmesi planlandı.