Anne ve bebek sağlığında ilk 1000 gün ve omega 3

Gebelik sürecinden bebeğin iki yaşına uzanan dönemini kapsayan ilk 1000 gün, bebeğin uzun dönemde sağlığını şekillendiren en önemli süreçler arasında yer alıyor.

270 günlük gebelik süreci ve bebeğin doğumunu takip eden iki yılı kapsayan süreç olan İlk 1000 gün bebeklerin gelecek sağlığı için en önemli dönemler arasında yer almaktadır. Bebekler bu dönemde hiçbir dönemde olmadığı kadar hızlı büyür ve zihinsel kapasitelerinin önemli bir kısmına ulaşırlar.

Yetişkinlikte görülen diyabet, obezite ve kardiovasküler hastalıkların erken dönem beslenmeden kaynaklanabileceği konusunda bilgi veren Prof. Dr. Ferit Saraçoğlu; “İlk 1000 günün bebeğin yaşamında önemli bir yer tuttuğunun altını çiziyor. Bu dönemde Omega-3 yağ asitlerinden özellikle DHA yönünden iyi beslenemeyen çocukların görmeleri,  beyin fonksiyonları, motor ve zekâ gelişimleri daha geri olmakta, IQ’ları yaşıtlarından daha düşük bulunmaktadır.  Bu bebekler büyüdüklerinde yaşıtlarına göre ortalama 5 sınıf daha az eğitim görmektedir. Bu çocuklarda, ileriki yaşlarda  kronik hastalıklar,  kalp damar sistemi hastalıkları, şişmanlık, tip 2 diyabet, kanser vb… hastalıklar daha fazla görülmektedir. ferit-saracogluKronik hastalıkların fazlalaşması hem kişinin ekonomisine hem de sağlık harcamalarının artmasına da yol açtığı için  sadece kişisel bir sorun değil ülkenin bir halk sağlığı sorunudur. İlk 1000 günde bebeklerin iyi beslenmesi ülke gelirine de ortalama % 10’luk bir artış getirmektedir. İlk 1000 günlük dönemde PUFA adını verdiğimiz, doymamış, uzun zincirli yağ asitlerinin, özellikle de  Omega 3’ün bebeklerin  nörolojik gelişimleri, görme, zekâ ve motor fonksiyonlarının gelişmesi ve inflamatuar reaksiyonların, erken doğumlar ve prematürite komplikasyonlarının azalması, preeklampsi gibi ciddi gebelik komplikasyonlarının daha az görülmesi, lohusa depresyonunun daha az görülmesi  üzerindeki faydaları nedeniyle  gebe ve erken bebek  beslenmesinde çok önemli hale gelmiştir” dedi.

Tipik Batı toplumu diyetleri omega 6’dan zengin, omega 3’den fakirdir

Tipik batı toplumu diyetleri Omega 6’dan zengin, Omega 3’den fakirdir. Bitkisel yağlarda bulunan Omega 6 yağ asitleri işlenmiş, kurutulmuş gıdalardan, salata soslarından kolayca alınmaktadır. Örneğin 1 çay kaşığı mısır yağı günlük Omega 6 ihtiyacını karşılamaktadır.  Batı toplumlarında normal bir insan her gün ihtiyacın 10-20 katı Omega 6 almaktadır. Buna karşın diyetle alınan Omega 3 yağ asitleri ihtiyacın oldukça  altındadır.

Batı tipi diyetlerin Omega 3 yağ asitlerinden, özellikle de DHA’dan eksik olduğu bilinmektedir. Deniz ürünleri Omega 3 yağ asitleri için iyi bir kaynak olmakla birlikte civa kontaminasyonu gebelerin balık tüketiminden çekinmelerine yol açmaktadır. Amerikan Kadın Hastalıkları ve Doğum Birliği (ACOG) gebelerin haftada yaklaşık 325gr,  civa seviyesi düşük balık tüketmelerini önermektedir.  Civa seviyesi normal olduğunda (10-30 ppm veya<0,05 ppb) bu miktarda balık tüketiminin fetüse herhangi bir riski bulunmamaktadır. Ancak yüksek civa içeren balıklar tüketildiğinde bebeklerde sinir sistemi gelişiminde anormallikler izlenmektedir.

Diyette deniz ürünlerinin tüketim oranının düşüklüğü ve omega 3 yağ asitlerinin vücut tarafından üretilemediği göz önüne alındığında gebeler bebeklerinin gelecek sağlığı için dışarıdan destek almak durumundadırlar. Bu destek balık yağı ve krill yağı olabileceği gibi çok yeni olan alg yağı denilen gıda takviyesi ile de bu ihtiyaç tamamlanabilmektedir. Planlı gebelik, gebelik ve laktasyon (emzirme) dönemlerinde alınan alg yağı anne karnındaki bebeğin kognitif (algı, kavrama gibi…) ve görme yeteneğini geliştirmektedir.

Alg yağlarının Omega 3 kapsamında oldukça önemli olduğunu belirten Prof. Dr Ferit Saraçoğlu; Planlı gebelik, gebelik ve emzirme döneminde kullanılması gereken DHA’ya gebeliğin ilerleyen aylarında ihtiyaç daha da artmaktadır. Hem annelerin DHA alımı hem de dolaşımdaki DHA konsantrasyonu,  bebeğin kan DHA konsantrasyonu nu belirlemektedir. Bebeklerin santral sinir sistemi gelişimi için 18 ay olana kadar DHA ihtiyaçları bulunmaktadır. 20 yağ asidinden sadece Omega 3 ve 6 vücutta sentezlenememekte fetusun ihtiyacı olan miktar plasenta yoluyla anneden geçmektedir. “Alglerden (su yosunu) gelen alg yağları bitkisel, doğal ve kokusuz Omega-3 kaynağıdır. Aynı zamanda algler vejetaryenlerin kullanımına da uygundur. Ağır metal, toksik içermez ve kokusuzdur.”