Hero Baby “Arı Evim Geleceğim” projesi 50 milyon arıyı doğaya kazandıracak

Hero Baby, İstanbul Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi ortaklığında doğal hayatın sürdürülebilirliğini sağlamak adına yürütülen “Arı Evim Geleceğim” projesi, doğada yalnız yaşayan (soliter) arıların meyve ve sebzelerin sürdürülebilirliğinin, verimliliğinin ve kalitesinin artırılmasına destek oluyor.

Dünya çapında üretilen tarım ürünlerinin yüzde 75’i tozlaşma için arılara bağımlı olduğu biliniyor. Bu desteğin, yüzde 90’ı ise doğada yalnız yaşayan arılar tarafından gerçekleşiyor. Megakentlerdeki arı nüfusunun artırılması için başlatılan “Arı Evim Geleceğim” projesi, İsviçreli bebek gıdası üreticisi Hero Baby İstanbul Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi işbirliğinde hayata geçti. İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde uygulanmaya başlanan projeyle alanlara yerleştirilen arı evleri, hızlı şehirleşmenin etkisi altında kalan kentlerde, binlerce arıya yuva alanı temin ederek, hayatta kalmalarına ve çoğalmalarına yardımcı oluyor. Dünya genelinde kimyasal kirlilik, şehirleşme ve iklim değişimi gibi faktörler yüzünden sayıları gittikçe azalan soliter arılar, meyve bahçeleri ve yabani bitkilerin devamlılığı için ekosistemde kilit bir rol oynuyor. Bu hizmetin yıllık katkısının dünya genelinde 300-500 milyar dolar arasında olduğu tahmin ediliyor.

Proje kapsamında kentlerin belirli bölgelerindeki park ve bahçelere kurulan arı evleri ile arıların popülasyonunda bir artış sağlanırken, 5 yıl içerisinde artarak yapılacak çalışmalarla 50 milyon yeni arının doğal yaşama kazandırılması planlanıyor.

Ayrıca, doğal arı popülasyonunun artırılmasının yanı sıra soliter arıların yararlarıyla ilgili farkındalık yaratılması da amaçlanıyor. 135 yıla aşkın uzmanlığıyla yüksek kalitede meyve, sebze ve tahıllar bebek mamalarında sunan Hero Baby bu projeyle aynı zamanda yeni nesillerin şehir hayatında dalından doğal meyve ve sebze tüketebilmesi hedefleniyor. Bal arısının aktif olamadığı hava şartlarında çalışabilen soliter arılar, aynı zamanda bal arılarının ulaşamadığı şehir içlerindeki park ve bahçelerdeki floranın sürdürülebilirliğine büyük bir katkı sağlıyor.

İstanbul’un arı dostu adresi Büyükçekmece oldu

Doğada yalnız yaşayan arılar, çevresel faktörlerden dolayı yeterince besin bulamamaları ve bulsalar bile yuvalama alanlarının onların tercih edeceği koşullara uymamasından dolayı yeteri kadar üreyemiyor. “Arı Evim Geleceğim” projesi ile İstanbul’un belirli bölgelerine yerleştirilen 37 arı evinin, Megachile, Osmia ve Hylaeus cinslerine ait 6 tür soliter arıya ev sahipliği yaptığı ve tüm evlerde yaklaşık 5 bin arının yuvaladığı ve yumurtalarını bıraktığı gözlendi. Böylelikle, İstanbul’a yaklaşık 5000 yeni arı ailesi kazandırılırken, soliter arı popülasyonunda en fazla artış İstanbul Büyükçekmece’de görüldü. Yapılan analizler sonucunda bu artışın en büyük nedenlerinden biri yuvaların bulunduğu alandaki arı dostu çiçek miktarı olduğu belirtildi. Bunun yanı sıra İstanbul Beşiktaş’ta nüfusun çok yoğun ve yeşilliğin çok az olduğu bir alana konan benzer bir yuva, 10 kat daha düşük verim elde edildi.

“Sürdürebilir bir dünya için arı popülasyonunu destekliyoruz”

“Arı Evim Geleceğim” projesinin mimarlarından Hero Baby Türkiye Pazarlama Direktörü Şirin Işık,  yapılan çalışmalarla ilgili şunları söyledi: “Geleceğimiz için, arılara sahip çıkalım diyerek ülkemizin önemli yüksek öğrenim kurumlarından İstanbul Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi ile Arı Evim Geleceğim projesini hayata geçirdik. Hero Baby Türkiye olarak global sürdürülebilirlik programımız Bee Careful’un Türkiye ayağında 6 yıldır “Bu Bahçede Arı Var!” projemizle çiftçilerimize eğitimler vererek, onları arılı-doğal tarıma teşvik ettik. Diğer taraftan araştırmalar hem megakentlerde hem de kırsal alanlarda, yalnız yaşayan soliter arıların popülasyonun azaldığını gösteriyordu. Yaşanan bu azalma, park ve bahçelere ekilen meyve ağaçları, arı dostu bitkilerin varlığını sürdürmesini ve şehir hayatının doğal ekosistemini de doğrudan etkiliyor. O nedenle sürdürebilir tarımı destekleme misyonumuz çerçevesinde özellikle çocukların şehir hayatında da dalından meyve ve sebze tüketebilmesi, şehirlerin florasının zenginleşmesi için “Arı Evim Geleceğim” projesini hayata geçirdik. Hedefimiz; 5 yıl içerisinde 50 milyon arıyı doğal yaşama kazandırmak.’’

“Gelecek nesillere hediye olacak”

İstanbul Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Fatih Dikmen ise “Arı Evim Geleceğim” projesi hakkında şöyle konuştu: “Dünyada yaklaşık 20 bin tür arı var. Balarısı bunlardan sadece biri. Yani herkesin arı denince aklına gelen balarısı aslında görünen resmin çok küçük bir kısmı. Geride kalan % 99,99’luk arı türlerini insanoğlu görmezden geliyor. Fakat bu ihmalin ise bize bir faturası var. Çünkü aslında doğadaki 300 bin kadar çiçekli bitki tüm arıların yardımı ile gerçekleşen tozlaşmaya muhtaç. Bu bitkilerden bir kısmı günlük yaşantımızda kağıt veya masaya dönüşüyor, kimi meyve veya sebze olarak tüketiliyor, bir diğer kısmı ipliğe dönüşerek tekstil sektöründe kullanılıyor, kimileriyse ilaç veya kozmetik sanayisinde hammadde olarak insanın yaşantısının katkı sunuyor. Yani biz bitkilersiz, bitkiler ise arılar olmadan yaşayamaz. Gezegenimizin sınırlarını göz önünde bulundurduğumuzda, dengeli bir beslenme için arılara bağımlı ürünlerin yetiştirilmesi, ekosistemin yanı sıra ekonomi açısından da en verimli ve faydalı üretim şeklidir.

Tozlaşmanın yetersiz olması, yiyeceklerin azalmasına neden olacaktır. Bu nedenle arıların korunması, sağlıklı nesiller için bir taahhüttür. Biz de bu bilinçle araştırmalarımızı arılar üzerine yoğunlaştırıyor, onların sadece bal üretimini değil tozlaşma ile meyve verimi artışındaki rollerini de inceliyoruz.

Hero Baby’nin katkılarıyla hayata geçirdiğimiz ortak projemiz bize bambaşka bir fırsat sundu. Şimdiye kadar insandan uzak yerlerde arıların varlığını araştırıyorduk. Şimdi ise onları hayatımıza, şehirlerimize geri kazanmaya çalışıyoruz. Arı Evim Geleceğim projesi gerçekten gelecek nesillere hediye olacak bir proje. Çünkü bu projeyle bizler eğer şehirlerde dar alanlara sıkışmış, yok olma aşamasına gelmiş arıları kurtarabilirsek, onlar da bize daha renkli çiçekler, daha daha lezzetli meyve ve sebzeler kazandıracak. Bu da gelecek nesillerin daha sağlıklı ve daha da önemlisi daha doğa dostu olmalarını sağlayabilecek”.

Soliter arılarının eko sistemdeki önemi
Yalnız yaşayan arılar, bir koloni içerisinde beraber yaşamayan ve ama polen toplamak için bir bal arısından neredeyse 10 kat daha verimli çalışan arılardır. Pek çoğu havaların çok ısınmasını beklemeden, erken bahar döneminde çalışmaya başlarlar. Bu sayede baharda çiçeklenen bitkileri (özellikle de kiraz, badem gibi meyve ağaçlarını) rahatlıkla tozlaştırabilirler. Bununla birlikte yabani pek çok bitki türünün tozlaşması da soliter arılara bağlıdır. Tüm bu özellikleri nedeniyle soliter arılar, hem doğal bitkilerin devamlılığı açısından hem de tarımsal üretimde meyve veriminin artırılması bakımından oldukça kilit rol oynuyor. Bakımlarının bal arısı kadar zor olmaması, doğal alanlara yuvalama koşullarının daha kolay sağlanabilmesi ve balarısında daha uysal olması nedeniyle iğnelerini kolay kolay kullanmamaları onların tarımsal üretimde kullanılabilmesini sağlayan avantajlardan sadece birkaçı…
Pek çok yapılan araştırmaya göre bu arılar, tarımda verim artışı için çok faydalı organizmalar olarak kayda geçmiş. Örneğin elma ağaçları üzerine yapılan çalışmalarda soliter arıların balarısına kıyasla meyve verimini % 20-60 oranında artırdığı görülmüş. Yine kiraz ağaçlarında yapılan çalışmalar yalnız yaşayan arıların çiçek ziyareti ve tozlaşma verimi açısından balarılarına kıyasla 3-5 kat daha etkili olduğu bulunmuş. Tüm bu özellikleri sayesinde bir dönüm hektardan alınabilecek verim için onlarca balarısı kolonisi kullanmak yerine çok daha az sayıda soliter arı yuvası kullanılarak da elde edilebiliyor. Bu durum, onları çok kullanışlı bir tozlaştırıcı haline getiriyor.